DEVAM: 193- NAMAZIN
GÜNAHLARA KEFFARET OLDUĞUNA DAİR GELEN HADİSLER BABI
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
رمح.
أَنْبَأَنَا الليث
بْن سعد، عَن
أبي الزبير،
عَن سُفْيَان
بْن عَبْد
اللّه ((أظنه))
عَن عاصم بْن
سُفْيَان
الثقفي؛
-
أنهم غزوا
غزوة
السلاسل،
ففاتهم الغزو.
فرابطوا. ثم
رجعوا إلى
معاوية وعنده
أبي أيوب
وعقبة بْن
عامر. فقال
عاصم: يا أبا
أيوب! فاتنا
الغزو العام.
وقد أخبرنا
أنه من صلى في
المساجد
الأربعة، غفر
له ذنبه. فقال:
يا ابن أخي! أدلك
على أيسر من
ذلك. إني سمعت
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
يقول: ((من توضأ
كما أمر، وصلى
كما أمر، غفر
له ما تقدم من
عمل)) أكذلك يا
عقبة؟ قال:
نعم.
Asım bin Süfyan
es-Sakafi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre :
Selasil savaşına
katılmak istemişler ise de savaşı kaçırmışlar da nöbet tutmuşlar (veya savaşın
faziletini elde etmek için çokça zühd ve taatla meşgul olmuşlar.) Sonra Muaviye
(r.a.)'ın yanına dönmüşler. Bu esnada Muaviye (r.a.)'in yanında Ebu Eyyub ve
Ukbe bin Amir (el-Cüheni) (r.a.) bulunuyorlarmiş. Asim (r.a.) :
Ey Eba Eyyub! Bu
yıl savaşı kaçırdık. Bize haber verildiğine göre dört mescidde namaz kılanın
günahı bağışlanır, demiş. Ebu Eyyub (r.a.) :
Ey kardeşimin
oğlu! Bundan daha kolayını sana göstereyim mi? Şüphesiz ben, Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim :
«Kim emrolunduğu
gibi abdest alır ve emrolunduğu gibi (farz) namazları kılarsa, onun geçmişteki
günah ameli bağışlanır.» Böyle midir ya Ukbe? diye karşılık vermiştir. Ukbe
(r.a.) da:
Evet (diyerek Ebu Eyyub (r.a.)'i doğrulamıştır.»
Diğer tahric:
Ahmed, Nesai ve İbn-i Hibban da bunu rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Müellifin zikrettiği senedde Süfyan b. Abdillah'ın
Asım b. Süfyan'dan rivayet ettiğinin sanıldığı belirtilmektedir. Sünenin
Miftahu'l-Hace haşiyeli nüshasının kenar notunda: Doğrusu Süfyan b. Abdirrahman
b. Asım b. Süfyan bunu dedesinden yani Asım b. Süfyan'dan tahdis etmiştir,
denilmiştir.
Nesai'nin
zikrettiği senedde de Süfyan b. Abdirrahman'ın Asım b. Süfyan'dan rivayet
ettiği sabittir. Nesai'deki sened durumu, buradaki haşiyenin verdiği bilgiyi
te'yid eder. Hadisteki "Murabata" kökünden alınma "Rabetti"
fiilinin hakiki manası, nefis ve cesedi taata bağlamaktır. Bu fiilden
"Rıbat" manası, yani düşmana karşı önemli mevkilerde nöbet tutmak
manası kastedilmiş olabilir. İbadet ve taatlar, şeytanların yollarına set
çekerek nefsi şehvetlerden menettikleri için, adeta nöbet bekliyen askerlere
benzerler. Nefis ve şeytan'ın düşmanlığı ma'lumdur. Hatta onlarla savaşmaya
büyük cihad ismi verilmiştir. Bu husustaki hadis meşhurdur.
Hadisteki dört
mescidden maksad, herhangi mescidler olabilir.
Sindi'nin
dediği gibi bununla Mekke'deki Mescid-i Haram'ın, Medine'deki Mescid-i
Nebevi'nin, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın ve Kuba Mescidinin kastedilmiş olması
kuvvetle muhtemeldir.
Asım (r.a.),
Muaviye (r.a.)'ın yanında gördüğü Ebu Eyyub (r.a.) ve Ukbe (r.a.)'e savaşı kaçırmadan
dolayı duyduğu üzüntüyü ve kusuru ifade ederek, bu kusurun bağışlanmasına bir
çare olarak dört mescidde namaz kılmayı düşündüğünü belirtmek istemiş, Ebu
Eyyub (r.a.) daha kolayını bildirerek Resulullah (s.a.v.)'den bizzat işittiği
hadisi rivayet etmiş ve Ukbe (r.a.)'in tasdikini istemiş, Ukbe (r.a.) de onu
doğrulamıştır.
Hadisteki namaz
ile farz namazın kastedilmesi muhtemeldir. Bazı alimler, bununla farz namazın
kastedildiğini bildirmişlerdir.
Hadisin "
...emrolunduğu gibi. .. " tabiriyle, vucub için olan emir kastedilmiş
olabilir. Böyle yorumlanınca abdest ve namazın farzlarıyla yetinen kimse,
hadisteki mükafatı almış olur. Bu tabirle mendupluk için olan emir kastedilmiş
olabilir. Bu takdirde hadisteki mükafat, alınacak abdest ve kılınacak namazın
farzları yanında sünnet ve adabına riayet etmeye bağlanmış olur. Bağışlandığı haber verilen geçmiş günahla,
küçük günahlar kastedilmiştir.